Reşat Nuri GÜNTEKİN – Çalıkuşu
KİTABIN KONUSU:
Evleneceğinden önceki gün Feride
nişanlısı Kâmran’ın daha önceden kendisini aldattığını öğrenir. Bunun
üzerine Feride kaldığı teyzesinin evini terk eder ve Fransız Lisesi’nde
aldığı eğitime güvenerek Anadolu’da öğretmenlik yapmaya karar verir.
Anadolu’nun çeşitli şehirlerindeöğretmenlik yapar. Bu görevi sırasında
Feride Anadolu insanının sorunlarıyla karşı karşıya gelir. Genç ve güzel
bir kadın olan Feride gittiği yerlerde rahata eremeyecek sürekli
yapılan dedikodular nedeniyle günleri üzüntü içinde geçecektir.
KİTABIN ÖZETİ:
Feride hareketli, yaramaz ve
aynı zamanda da dışarı hiçbir zaman vurmasa bile duygusal bir kızdır. Üç
yaşına kadar Musul’da yaşamış olan Feride buradaki kuraklıktan dolayı
ailesi ile birlikte Kerbelâ’ya göçmüştür. İstanbul’a göçmeden önce altı
yaşındayken annesini kaybeder. Bundan sonra Feride teyzesinin yanına
İstanbul’a gelir. İstanbul’da yeni akrabalarıyla tanışan Feride, burada
da yaramazlıklarını sürdürür. Yalnız bir tek Besime Teyzesinin oğlu olan
Kâmran’a karşı çekingenliği ve cesaretsizliği vardır. Kâmran ise yaşça
Feride’den büyüktü ve çok uslu ve ağırbaşlı biridir. Feride dokuz
yaşındayken de büyükannesini kaybetmiştir. Sonra Feride on sene boyunca
okuyacağı Sör Mektebi’ne yazılır. Okula başladıktan kısa bir süre sonra
da babasını kaybeder. Yaramazlıklarına okulda da devam eden Feride bu
yüzden arkadaşlarından ayrı bir şekilde tek başına oturtulmuştur.
Feride
birçok kişinin cesaret edemeyeceği işlerde yapardı. Meselâ her teneffüs
okullarındaki ağaca tırmanır ve daldan dala atlardı. İşte bunu gören
muallim ona “Bu kız insan değil ÇALIKUŞU” diye bağırmış ve o günden
sonra Feride’nin adı ÇALIKUŞU olarak kalmıştır.
Feride ile Kâmran genelde
birbirleriyle kavga ederler. Ama ikisinin esas ilişkisi Feride’nin yine
ağacın üstündeyken bir akşam Kâmran ile Neriman adında dul bir kadının
konuşmalarını duymalarıyla başlar. Bu günden sonra Kâmran Feride’den
korkmaya başlamıştır ve ona, bu olayı kimseye anlatmaması için, düzenli
aralıklarla hediyeler gönderir. Fakat bu hediyeler Feride’yi
kızdırıyordur. Bir yaz Feride Tekirdağ’a başka bir teyzesini yanına
gider. Teyzesinin kızı Müjgân Feride’nin çok sevdiği, ağırbaşlı ve
Feride’ye ailede tek söz geçirebilen kişidir. Feride okulda, arkadaşları
kendi sevgililerinden konuşurlarken o da konunun dışında kalmamak için,
Kâmran’ı kendi sevgilisi gibi anlatmıştır. Feride bunu Müjgân ablasına
anlattığı zaman , Müjgân, Feride’nin Kâmran’ı sevdiğini anlar ve her
zaman Feride’nin ağzından Kâmran’la ilgili laf almaya çalışır. Kâmran
Müjgân’ın da düşündüğü gibi o yaz Tekirdağ’a gider. Bir gün salıncakta
sallanırken Kâmran Feride’ye evlenme teklif eder ve daha sonra
nişanlanırlar.
Feride Müjgân ablasının
önceden de tahmin ettiği gibi Kâmran’ı çok seviyordur fakat nedense
Kâmran’a karşı çok çekingen davranıyordur. Onunla yan yana gelmemeye
özen gösteriyor ve doğru düzgün konuşmuyordur. Kısaca Kâmran’dan
kaçıyordur.
İstanbul’a döndükten bir süre
sonra Kâmran, amcasının teklifini Feride ile birlikte değerlendirir ve
en sonunda memuriyetini yapmak için amcasının yanına Avrupa’ya gitmeye
karar verir. Bu memuriyet dört sene olmasına rağmen ikisi için de çabuk
geçer. Fakat düğüne üç gün kala hiç beklenmedik bir olay olur. Feride
bahçede dolaşırken kapının önünde siyah çarşaflı bir kadın görür ve o
kadın Feride’ye Kâmran’ın Avrupa’da başka bir kadını sevdiğini söyler.
Yanında Kâmran’ın yazdığı bir mektubu getirir. Bu olayı öğrenen Feride
derhal evi terk eder ve kendi hayatını kurmak ve yaşamak için Anadolu’ya
gitmeye karar verir.
İstanbul’dan çıkmadan önce
Feride annesini dadısı olan Gülmisal Kalfanın evinde kalır. Yaklaşık bir
bir buçuk aylık bir beklemeden sonra Bursa’nın merkez
rüştiyesinde Coğrafya ve Resim muallimliğine tayin edilir. Fakat Feride
Bursa’ya gittiğinde bir başkasının daha aynı göreve atandığını görür.
Bir aylık bir beklemeden sonra bu görev Feride’ye çıkartılmıştır. Fakat
Feride müdürün ısrarcı teklifleri ve diğer öğretmenin ağlayışları ile
hazırlanan bu tuzağa, hayat tecrübesi olmadığı ve kalbinin çok temiz
olması nedeniyle düşerek, görevinden istifa edip Bursa’nın yakınında
Zeyniler Köyünde muallimliğe geçer. Müdürün Feride’yi kandırmak için öve
öve bitiremediği Zeyniler Köyü daha doğru dürüst yolu olmayan hatta
okulu bile ahırdan bozma bir yerdir.
Feride önceleri hiç sevmediği o
can sıkıcı ve karanlık yeri alıştıkça sevmeye başlıyordur. Bu köyde
hemen derse başlamış ve öğrencilerle iyi ilişkiler kurmuştur. Fakat
öğrencilerinin arasında Munise adında bir kız onu çok etkilemiştir. Bu
kız babası ve ablasıyla kalıyordur. Bu kızı çok sevdiği için onunla
diğerlerine oranla daha fazla ilgileniyordur. Bir gün Munise bir kabahat
işler ve babası onun üzerine yürüyünce evden kaçar. Karlarla bir gün
boğuştuktan sonra Munise Feride’ye sığınmaya karar verir. Feride bu olay
üzerine, Munise’nin babasından da izin alıp onu evlatlık edinir.
Feride her geçen gün bu küçük
köye alışmaktadır. Bir gün köye bir müfettiş gelir ve okullarını ziyaret
eder. Daha önceden de belirttiğim gibi ahırdan bozma bu okulu müfettiş
gördüğünde bu okulda ders yapılamayacağını söyler ve okulu kapatmaya
karar verir. Feride’ye ise onu başka bir okula tayin edeceğini söyler.
Feride, Maarif Müdürünün yanına gittiğinde müdür ona açıkta yer
olmadığını söyler. Ama müdürün odasında eski bir arkadaşını görüp,
onunla Fransızca konuşmaya başlayınca bu olay sayesinde Bursa
Darülmuallimatında çalışmaya başlar.
Feride bu okulda da çok mutlu
olmuş ve yine öğrencilerle çok iyi ilişkiler kurmuştur. Artık Feride çok
güzel bir genç kız olmuştur. Bu güzelliği nedeniyle kendisine Bursa’da
“ipekböceği” ismini takarlar. Okul çok iyi gidiyordur fakat okulda çok
sevdiği ve kendisine çok yakın hissettiği Şeyh Yusuf Efendi, Feride’ye
aşık olmuştur. Üstelik bunu Feride’den başka herkes bilmektedir. Bir gün
bunu bir arkadaşı Feride’ye söyleyince Feride çok utanır ve artık insan
içine çıkamaz olur. Çünkü Şeyh Yusuf hastalanıp ölünce Feride’ye herkes
suçluymuş gibi bakar ve Feride buna daha fazla dayanamayarak
Çanakkale’ye gider.
Maarif Müdürünün emriyle
Çanakkale Rüştiyesi’ne
emri çıkan Feride, Munise’yi de alarak Çanakkale’ye yerleşir. Fakat
güzelliği burada da herkesin dikkatini çeker ve bu sefer ona
“Gülbeşeker” ismini takarlar. O çevrenin en zengin ailesinin kızlarının
öğretmenliğini yapan Feride, kızın da isteğiyle konağa davet edilir.
Fakat bu davetin sebebi başkadır. Konağın sahibi Nerime Hanımın
amcasının oğlu İhsan, Feride’yi beğenmiştir. Davetin esas sebebi evlenme
teklifidir. Fakat Feride bu teklifi herkesi şaşırtacak şekilde
reddeder. Bu olaydan kısa bir süre sonra Hafız Kurban Efendi adında evli
bir adamdan daha evlenme teklifi alan Feride bu teklifi de reddeder.
Tabii Feride artık sokağa çıkamaz olmuştu.
Bir süre sonra da Nazmiye
adında bir arkadaşının davetini iyi niyeti nedeniyle kabul eden Feride
başına neler geleceğini bilmiyordur. Arkadaşı Feride’ye nişanlısını ve
nişanlısının en yakın arkadaşı olan Burhanettin adında birini
tanıştırır. Daha sonra yemeğe indiklerinde bütün salon Burhanettin ve
Gülbeşeker diye inliyordur. Bu davet aslında Burhanettin Bey ile
Feride’nin arasını yapmak için düzenlenmiştir. Bu olaydan sonra Feride
artık Çanakkale’de de daha fazla kalamayacağını anlar ve okulun
müdiresinin birkaç yakın arkadaşı ile görüşmek için İzmir’e gider.
Fakat burada işler istediği
gibi gitmez. En sonunda oranın en zenginlerinden birinin kızlarına
Fransızca dersi vermeyi kabul eder. Artık Feride ve Munise köşkte
kalıyorlardır. Fakat köşkün sahibinin oğlu Cemil Bey gece Feride’yi
merdivenlerde sıkıştırır. O evden ayrılmadan önce Kâmran’ın önceki yaz
evlendiği haberini alır. Daha sonra Maarif İdaresine gittiği zaman
Kuşadası’nda Türkçe ve resim muallimine ihtiyaç olduğunu öğrenir. Feride
bu görevi kabul ettikten sonra, Anadolu yolculuğunda son durağı olan
Kuşadası’na hareket eder.
Kuşadası’nda okulu istediği
gibi yöneten Feride burada da mutluluğu bulmuştur. Ancak Kuşadası’na
gittikten bir ay sonra muharebe başlar ve okul, kumandanlığın emriyle
hastaneye dönüştürülür. Feride, daha önce Zeyniler’de tanıştığı bir
doktoru, Hayrullah Bey’i, burada tekrar görünce, onun ısrarı sonucu
hastane de hemşirelik yapmaya başlar. Hemşireliğe başladıktan bir ay
sonra Feride’nin hastası İhsan Bey olur. İhsan Bey muharebede ağır
yaralanmış ve ameliyat edilmiştir. Feride hem İhsan Bey’e acıdığı hem de
Kâmran’ı unutmak için, İhsan Bey’e evlenme teklifi etmiş fakat kendine
acındığını anlayan İhsan Bey bu teklifi reddetmiştir.
Muharebe bittikten sonra
mektep tekrar kurulur ve Feride “Müdire” olur. Fakat acılar burada da
Feride’yi bırakmaz ve Feride Munise’yi toprağa vermenin üzüntüsü ile tam
on yedi gün boyunca kendine gelemez. Onun bu durumunu gören ve onu bir
kızı gibi seven Hayrullah Bey, Feride’yi iyileşinceye kadar bekler ve
onu yanına alır. Bu olaydan sonra Feride artık Hayrullah Bey ile
birlikte kalmaya başlar. Fakat Feride’nin Hayrullah Bey’in yanında
kalması halk tarafından hoş karşılanmaz ve ikisi hakkında kötü
dedikodular çıkar. Bunun üzerine Hayrullah Bey dedikoduları engellemek
için Feride ile evlenir.
Feride ise evlenmeyi kabul
ederken hayatında ilk ve tek sevdiği Kâmran’dan da ayrılmış oluyordu. Bu
durumu anlayan Hayrullah Bey ölmeden önce son isteği olarak Feride’den
İstanbul’a gitmesini ister ve Feride’ye Kâmran’a iletmesi için bir
mektup verir. Bu mektupta Kâmran’a Feride’nin kendisini ne kadar
sevdiğini yazar. Ayrıca mektubun içine bu kitabı oluşturan Feride’nin
günlüğünü de koyar.
Feride bu son istek üzerine
İstanbul’a gittiğinde Kâmran’ı ne kadar sevdiğini bir kez daha anlar.
Kâmran’da evlendiği kadını kaybetmiştir. Ayrıca Kâmran evlense bile
yalnızca Feride’yi sevmiştir. Kâmran bu günlüğü okuyunca Feride’nin de
kendisini sevdiğini anlar. Bunu amcasına anlattığında amcası ve Kâmran,
Feride’nin haberi olmadan kadıya giderler ve nikâh kıydırırlar. Böylece
Feride bu kadar acıdan sonra haberi olmadan hayatta en çok istediği
kişiyle evlenir ve en sonunda mutluluğu bulur.
KİTABIN ANAFİKRİ:
Bence bu kitabı okuduktan sonra şöyle bir yargıya ulaşabiliriz: “Bazı olaylardan kaçmakla, onlardan kurtulamayız.”
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Çalıkuşu’ndaki kahramanlar
aslında hayatımızda her an karşılaşabileceğimiz , içimizden
birileri.Kahramanların hiçbiri ütobik özellikleri olmayan , karakterleri
tam olarak anlaşılabilen kişilerden oluşmuştur.
Kahramanlardan baş kahraman
hepinizinde bildigi gibi , dizi filminde Aydan Şener’in canlandırdığı
Feride diğer bir ismiyle Çalıkuşu. Feride küçüklüğünde heyecanlı ,
hareketli tam anlamıyla yaramazlıktan bıkmayan bir kişiliğe
sahip.Çalıkuşu ismini de Fransız Kolejinde öğrenim görürken tenefüslerde
ağaca çıkıp daldan dala atladığını gören bir öğretmeninin :
“ Bu çocuk insan değil,çalıkuşu “ diye
bağırmasından almıştır . Feride adı ise bayram elbiseleri gibi pek
sayılı günlerde kullanılan resmi bir ismi olarak kalmıştır.
Feride öğretmenliğe başlamasıyla gittiği her yerde , güzelliğiyle herkes tarafından aşık olunan ,
Gülbeşeker,İpekböceği
gibi türlü isimler takılan biri olur.Hakkında dedikodular olur.Fakat o
Kâmran’ı kalbinden atamamasına rağmen Kâmran ile evliliğine üç gün kala
öğrendiği ; Kâmran ‘ ın başkasıyla birlikte olduğu haberi , Kâmran’a
karşı nefret dolu olmasına sebep olur .Bu öyle bir nefrettir ki
Kâmran’la ilgili olan herşeyden nefret duymaya başlar . Örneğin
yeşillikten nefret etmesinin sebebi Kâmran ‘ın yeşil gözlü olmasından
dolayıdır. Ama Kâmran’ı unutmak için de öğrencilerine , bulunduğu
çevreye birşeyler kazandırmayı , gülmeyi öğretmeyi isteyen gönlü çok
geniş birisidir. Ayrıca Feride Türk romanında ilk ideal kahramandır ,
bu yönüyle pek çok öğretmene direnç vermiştir.
Kâmran ise uslu ,okumuş ,
nazik birisi aynı zamanda Feridenin kuzeni . Kız ayağı gibi küçücük
ayaklarında beyaz podüsüet iskarpinleri ,ipek çorapları,yürürken ince
bir dal gibi sallanıyor zannedilen narin vücuduyla erkekten ziyade kıza
benzeyen birisi . Fakat Kâmran Feridenin deyimiyle yere bakan yürek
yakan cinsinden sinsi bir sarı çıyandır.Bayanlara karşı zaafı olan
birisidir.Ama Feride’ye karşı daha farklı bir ilgisi vardır, Kâmran
evlenmesine rağmen hala onu sevmektedir.
Munise küçük bir kızdır .
Babası ihtiyar bir köy memuru olan ve üvey annesinden bayağı eziyetler
gören bir çocuktur. Feride bu çocuğa karşı özel bir alaka duyuyor ve
daha sonra köyün muhtarını aracı yaparak onu yanına alıyor ve beraber
yaşıyorlar . Munise bembeyaz denecek kadar uçuk sarı saçlı , duru beyaz
tenli , melek gibi güzel çehreli bir çocuk . Munise küçük yaşına rağmen
görmüş geçirmiş gibi Ferideyle konuşuyor , Feridenin dert ortağı oluyor
.
Müjgân Feride’nin
kuzeni.Feride’den üç yaş büyük .Feride akraba çocukları arasında en
ziyade onu seviyor.Müjgân Feridenin tam zıddı.Çok ağırbaşlı, ayrıca her
istediğini yaptıran birisi.Romanın sonunda Kâmran’la Feridenin yeniden
beraber olmalarını sağlamak için uğraşıyor.
Dr.Hayrullah Bey çok gün
görmüş , temiz kalpli orta yaşın üstunde ihtiyar denecek
birisi.Hastalara yardımcı olmayı amaç edinmiş , bu yüzden köy köy
çağrıldığı yere hiç çekinmeden giden Dr.Hayrullah Bey Feridenin durumunu
da en iyi bilen birisidir.
Ayrıca Mişel Fransız
Kolejindeki arkadaşı , Hatice Hanım Zeyniler Köyündeki okulda daha çok
dini derslere giren birisi ,Besime Hanım ise Kâmran’ın annesi .
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Hem bir aşk hem de bir macera romanı
olarak değerlendirilebilecek bu eser, günlük konuşma diliyle yazılmış ve
bu yüzden geniş halk kitleleri tarafından beğeni kazanmıştır. Yazarın,
olayları ülke gerçeklerinden ve eserin yazıldığı zamandan soyutlamadan
ele alması sebebi ile, o zamanları göremeyen yeni kuşaklar için bir
takım yabancılıklar görülebilir. Örneğin o zamanlarda çok popüler olan
Fransızca terimler ve eski Osmanlıca kelimeler sıkça kullanılmıştır.
Buna rağmen yazarın anlatımdaki sadelik ve akıcılık bu yabancı
kelimelerin anlamlarını kendiliğinden ortaya koymakta, hiç olmazsa çok
zor anlaşılacak noktalar bırakmamaktadır.
Tasvirlerin oldukça fazla
olması, hatta kitabın önemli bir bölümünü işgal etmesi, okurun,
kendisini olayların içinde gibi hissetmesini sağlamaktadır. Özellikle
insanın ruh halini mükemmel benzetmelerle tasvir eden yazar, bunu
yaparken tabiat güzelliklerini, tabiat olaylarını sıkça kullanmıştır.
Mekân tasvirleri ise okuru adeta olayların içine alıp, o mekânlarda
yaşatmaktadır.
0 yorum: